Son Dakika
29 Mart 2024 Cuma
14 Temmuz 2016 Perşembe, 22:04
Mesut Acet
Mesut Acet mesutacet@gmail.com Tüm Yazılar

Dün Bugün Yarın

dün-bugün-yarınDÜN BUGÜN YARIN

İnsan ömrü üç zaman dilimine ayrılır. Birisi geçen süredir. Buna dün denir. Bu süre, iyiliği ve kötülüğü ile geride kalmıştır. Diğeri elde olmayan süredir. Buna yarın denir.

İnsanın ona ulaşıp ulaşmayacağı belli değildir. Bir diğeri de insanın içinde yaşadığı andır. İşte eldeki zaman odur. Buna bugün denir. Yapılması gereken ne varsa onda yapılmalıdır. Çünkü o da geçmek üzeredir.

Mevlâna bu konuda bakın neler söylüyor:

‘Yarın, öbür gün” diye diye şu yan kesici nefis, ömürleri aşırır durur. Zavallı insan, senin bütün ömrün ancak bugünkü yaşadığın ömürdür, başka gün değil! Geçip giden dünü, gelecek olan yarını düşünme! Bugününü iyi kullan, dini ve insanî vazifelerini bugün yap, yarına bırakma, aklını başına al da hileci nefsin vadesine inanma.’ (Divan-ı Kebir, Cilt-II, 1048)

‘Benlikten, varlıktan kemerini çöz, bunlardan kendini kurtar da, hizmet kemerini kuşan, sana yabancı olan nefisten uzaklaş! Namaz kılarken yüzünü Bulgar güzeline çevirirsen bu namaz kabul edilmez. Misk istiyorsan tatar ceylanının otladığı ovaya gel! Göklerdeki, yerlerdeki eserlerde görülen değişmeyi, halden hale girmeyi görmüyor musun? Sen de ibadetle, insanî vazife ile kendini yenile! Bugünün dünkü gününden daha iyi olsun! Gam yiyenden de bir fayda görmeyecek hale geldikten, toprak olup gittikten sonra, senin güzel, paha biçilmez cevherini kim bilecek? Kendi nefsinin eşeğine hizmetçi olursan, ermişlerin halkasında elbette sana yer vermezler, seni aşağılarda bırakırlar.’ (Divan-ı Kebir, Cilt- II, 41) (497. Gazel)

Mevlâna’ya atfedilen sözlerde de şöyle deniyor:

‘Şu içinde bulunduğun tek anlık ömrünü fırsat bil ve onunla meşgul ol. Ne geçmişle üzül, ne gelecekten kork.’

‘Geçene acınmak hatadır gitti mi gitti gider!

Gayri onu anmanın hiç bir faydası yoktur!

Geçmiş gitmiş şeye üzülme.

Fırsatı kaçırdın mı hayıflanma artık.

Geçmişi bırak da eldekini ara.’

‘Yarın deme: Ahmak dün der yarın der. Her işi tehir ede ede sonunda elinde ne dün kalır ne yarın. Dün hayaldir yarın bir vehim, bugünse elinin avucunun altında. O halde ne yapacaksan şimdi yap. Bilmiyor musun ki bu dünya da geçici, sen de geçicisin Yarına kalacağını kim garanti etmiş ki yarınla ilgili böyle planlar yapıyorsun. O halde ekinini şimdi ek, söküğünü şimdi dik.’

Mevlâna Divan-ı Kebir’de zamanın değerini bil, onu boşa harcama; yerinde ve güzel harca diye öğütleyerek bize şöyle sesleniyor:

‘İnsanın huzur bulmadığı çabucak gelip geçen makamı bırak da

Sana altın gibi değer veren, senin kıymetini takdir eden kişinin yanına git.  Sonra bir yere takılıp kalma; çalış, çabala!

Çünkü ağaç bir yere takılıp kalmasaydı ne testere eziyeti çekerdi ne de balta yaraları alırdı.

Haberin yok, sen zamanın emrindesin, onun hükmü altındasın. Mekân ise geçeceğin yerdir. Şu halde

aklını başına al da kendine muvakkat da olsa huzur bulacağın bir mekân seç, zamanın değerini bil! Onu boş yere harcama; yerinde ve güzel harca!’ (Divan-ı Kebir, Cilt-III, 1155)

Konu ile ilgili söylenenleri sıralayalım şöyle:

‘Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret.

Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi.

Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz.

Sofi daima şu an’ın hakikatini yaşar.’ Şems (Şems’in 28’inci kuralı)

‘Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır.

O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur.

Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç.

Her insan için bir âşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.’ Şems (Şems’in 37’nci kuralı)

Ömer Hayyam (Gıyaseddin Eb’ul Feth Ömer İbni İbrahim’el Hayyam veya Ömer Hayyam 18 Mayıs 1048 – 4 Aralık 1131 yılları arasında yaşamış,  şair, filozof, matematikçi ve astronom) bakın neler diyor:

‘Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş.

Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş.

Şu durmadan kurulup dağılan evrende

Bir nefestir alacağın o da boştur boş!

 

Yaşamak elindeyken bugüne bugün

Ne diye bırakır yarını düşünürsün?

Geçmiş gelecek kuru sevda bütün bunlar

Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün.

 

Geçmiş olan dünden hiç yâd etme

Yarın da gelmemişken feryat etme

Düşünme geleceği de geçmişi de

Şimdi şen ol da hayatı berbat etme.’

 

Hayyam gibi Neyzen Tevfik de (Asıl adı Tevfik Kolaylı olan 1879- 1953 yıllarında yaşamış, yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik, Osmanlı Dönemi’nde istibdada karşı, Cumhuriyet yıllarında ise devrimlere karşı gelenlere karşı hicvini kullanmış; haksızlığa, yolsuzluğa ve yozlaşmışlığa karşı şiirler yazmıştır. Taşlamaları ile tanınır; neyzen ve şairidir. Taşlama kitaplarının yanı sıra, çeşitli taksimler ve saz semailerinin bestecisi olarak da bilinir.)

‘Hayat çatlak bardaktaki suya benzer,

İçsen de tükenir içmesen de…

Bu yüzden hayattan tat almaya bak,

Çünkü yaşasan da bitecek yaşamasan da.’ diyor hayatı anlattığı dizelerinde ve ekliyor:

 ‘Hayat her zaman sana ikinci şansı verir; adına yarın denir.’

 

‘Ne geçmişe saplanıp kalacaksın

Ne geleceğin düşlerini kuracaksın

Ömür dediğin şu andır

Onu da hak ettiğin gibi yaşayacaksın.’ diyor Can Yücel’e mal edilen dizelerde. (1926–1999 yılları arasında yaşamış, eski Milli Eğitim Bakanlarından, Köy Enstitüleri’nin kurucusu Hasan Ali Yücel’in oğlu, Türk şiirinde farklı bir tarz yaratmış, modern Türk şairi.)

 

‘Farz et ki öldün. Yalvardın, yakardın, sana bir gün daha verildi. Bugünü o gün bil, öyle yaşa.’ diyor İmam-ı Gazali (Ebu Hâmid Muhammed bin Muhammed el-Gazali 1058-1111 yılları arasında yaşamış, Horasanlı İslam âlimi, mutasavvıfı ve müderrisi, Lakapları, Hüccet-ül-İslam ve Zeynüddin’dir. Genel olarak El Gazali ve İmam Gazali isimleriyle tanınmıştır.)

‘Hayatı müspette yaşamayın; temize çekecek vaktiniz olmayabilir.’ diyor Necip Fazıl Kısakürek.

‘Yapacağın hayırlı işleri yarına bırakma. Bakarsın yarın olur da sen olmazsın.’ diyor Allah’ın aslanı Hz. Ali (Asıl adı Ali bin Ebu Talib olan 598 – 661 yılları arasında yaşamış, İslam Devleti’ni 656-661 yılları arasında yönetmiş, 4. İslam halifesidir. Peygamberimiz Hz Muhammed’in amcasının oğlu ve damadı. Müslümanlığı ilk kabul eden erkeklerdendir. Ayrıca cennet vaat edilen on kişiden ‘aşere-i mübeşşire’ biridir.)

 ‘Öyle çabuk geçiyor ki günler, hele sen bir bak hayatına.

Daha dün doğmuşuz sanki yeni okula başlamışız, yeni sevmişiz.

Öyle çabuk geçiyor ki günler, yarın bitecek sanki yarın ölecek gibiyiz.

Daha doymamışız yaşamasına. Günlerimiz dün bir bugün iki.

Sakın bir şey bırakma yarına, yarın yok ki!’ diye bizleri uyarıyor Özdemir Asaf (Asıl adı Halit Özdemir Arun olup, 1923–1981 yılları arasında yaşamış Cumhuriyet dönemi Türk şairlerindendir.) ve ekliyor: ‘Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti yarın meçhuldür.

O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür.’

 

Sosyal medyadan alınan bir hikâyede; Hayat havaya attığımız 5 topla oynanan bir oyuna benzetilir.

Bu toplar; İşimizi, ailemizi, sağlığımızı, dostluklarımızı ve benliğimizi temsil etmektedir.

Belirttiğim gibi bu 5 top içinde bir tek işimiz lastik bir toptur. Düşürürsek zıplatabiliriz. Ancak diğer 4 top camdan yapıldığından düşerse kırılır, yerine konulamazlar.

Bunu fark etmeli ve hayatımızı bu dengeye göre kurmalıyız. Oysa hepimiz o lastik topu tutabilmek uğruna diğerlerini kırıp dökmez miyiz?

Dostlarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asılın onlara, tıpkı hayata asıldığınız gibi…

Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır.

Hayati çok hızlı koşmayın, nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi unutmayın…

Hayatin bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın…

 

Dün tarih oldu… Yarın bir sır… Bugünün kıymetini bilin…

‘Hayatı çok hızlı koşmayın, nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi unutmayın. Hayatın bir yarış değil her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Dün tarih oldu. Yarın bir sır. Bugünün kıymetini bilin!’ diyerek, dünü, bugünü ve yarını anlatan güzel yazının birçok kaynakta Can Dündar’a ait olduğu yazılmışsa da yazar kendi internet sitesinde bu yazının kendisine ait olmayan sahte yazılar olduğunu ve kaynağının bilinmediğini belirtmektedir.

 

Can Dündar (1961 Ankara doğumlu, araştırmacı, gazeteci ve belgesel yapımcısı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nu 1982 yılında bitirdi. 1986’da İngiltere’de London School of Journalism’dan mezun oldu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde siyaset bilimi dalında yüksek lisansını 1988’de, aynı bölümünde doktorasını 1996’da tamamladı.) bu konuda Milliyet gazetesinde yayınlanan yazıda şöyle diyor:

‘Çok zaman önceydi.

O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.

İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı.

Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı.

Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan.

Bir parçasına dün dedi,

Diğer parçasına bugün,

Öteki parçasına da yarın.

Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu.

Dünü düşünüp pişman oldu,

Yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı

Tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı.

Farkında olmadan rezil etti bu gününü.

Oysa yarın, bugüne dün diyor, dünde bu gün için yarın diyordu.

Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı.

Bu günü eline yüzüne bulaştırdı…

Mutsuz oldu insan.

Ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı;

Ama bugünü hiç yaşayamadı!’ diyor.

 

Bugün varız yarın yoğuz…

Ve daha farklı ifadelerle kişiler anonim olarak konuyu şöyle vurguluyor:

‘Bugün varız, yarın yoğuz’

‘Dünya üç günlüktür.

Dün, bugün ve yarın.

Dün geçti ve tarih oldu, yarının geleceği belli değil yarın bir sır,

Öyleyse bugünün kıymetini bilin’

 

‘Dün rüya, yarın hayaldir.

Dünü mutlu, yarını umutlu yapan bugündür.

Onun için bugüne iyi bak,

Güne iyi başla;

Üzgün olma, nefret etme, aşkı yaşa, hayatı sev, ışığını yansıt;

Ne olursa olsun gülmeyi unutma .’

 

Dün karşılıksız bir çektir onu unutun.

Yarın bir senettir ona fazla güvenmeyin.

Bugün sahip olduğunuz nakittir, onu kullanın.

Hayatımın en güzel günü benim için bugündür.

Dünü sormayın çünkü o geçmişte kalan gündür.

Hayat dün, bugün ve yarın bölüm bölümdür.

Dün geçmiş, yarın gelecek, gün bugündür.

Hayat sevdiklerimizle var olduğumuz kadardır:

Dünler geçmişi, bugünler yaşadığını, yarınlar geleceğini anlatır.

Dünü unutma, bugüne aldanma, yarına ağlama.

Çünkü dün tecrüben, bugün hayatın, yarın hayallerindir.

 

You must be logged in to post a comment Login

Yorum yazın...