Son Dakika
19 Mart 2024 Salı
16 Eylül 2016 Cuma, 19:20
Mahmut Akyol
Mahmut Akyol mahmutakyol@ulkemdenhaberler.com Tüm Yazılar

Zaferler korkularını yenmiş milletlerin işidir

ZAFERLER KORKULARINI YENMİŞ MİLLETLERİN İŞİDİR

YAHUT BİR MİLLETİN DİRİLİŞİ…

15 Temmuz Darbe Kalkışmasının dumanı hala tütüyor. Fırat Kalkanı Operasyonu ile Türk Ordusu DAEŞ, PYD, YPG, PKK gibi terör gruplarıyla amansız bir mücadele içinde. Din, vatan ve bayrak düşmanları, salya akan ağızlarıyla milletimi tehdit etmeye devam ediyor.

TSK’nın mobilize olmuş komuta kademesi, Mehmetçikle aynı sofradan yemek yiyor. İçindeki FETO uzantıları tasfiye oldukça, Ordumuz daha güçleniyor.

Türkiye’yi ABD güdümünde Suriye’ye sokmak için büyük çaba gösteren FETO Terör Örgütü, Türkiye-DAEŞ işbirliği yalanıyla ve Mit Tırlarıyla DAEŞ’e silah gönderiliyor algı operasyonuyla Türkiye’ye darbe üstüne darbe vurmuştur. Şükürler olsun bugün dünden daha güçlüyüz.

Bu gücün sağlanmasında kimin bir katkısı olduysa, Allah ondan razı olsun.

Bu arada Devletin sivil kanadına da kendi adıma teşekkür ederim. Nefes almaksızın oradan oraya koşarak bu oyunları bozmaya çalışanlar samimiyetleri oranında Allah’ın lütfuna nail olacaklarına inanıyorum. Bu destansı işleri ortaya koyanlara ne denir ki: “Yiğidi öldür, hakkını yeme…”

Bakın, birçok ülke ekonomik kriz yaşarken, Türkiye kalkınmasını güçlendiriyor. Büyük açılışlar yapıyor, yeni yatırımların temellerini atıyor. Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesine milyarları bulan yatımların müjdesinin veriyor, G20 Zirvesi toplantısından eli boş kalkmıyor. Bütün bunlar, halka moral olarak geri dönüyor.

Şimdi de Milletimin yeniden tarih sahnesine çıkışının ayak seslerini ve Allah’ın bahşettiği konjonktürel yapının lehimize doğru esen rüzgarının sesini duyar gibiyim… Ancak bu dirilişin ve bu rüzgârın Antropolojik, Sosyolojik, dini ve ekonomik sebepleri üzerinde durmak lazım diye düşünüyorum. Eğer bu analizi yapmamış olursam, yazım; bir hikaye olmaktan öteye gitmeyecektir…

Üzerinden yıllar geçtiği halde kıymetinden bir şey kaybetmeyen, ruhu hala tap taze duran fakat birçok şeyde olduğu gibi burada da ne anlama geldiği anlaşılamayan, üzerinde ki külleri kabuk tutmuş İstiklal Marşı ile işe başlamak lazımdır diyen bir iman taşıyorum.

Çünkü İstiklal Marşının üzerinde durmadan,  Türkiye’nin ontolojik ruhu ve 1000 yıllık bir tarihinin özetini anlamadan ülke sorunları içinden asla çıkılamaz!

Eğer milli refleksimizi diri tutmak, her zaman ve zeminde ayakta durmak istiyorsak, İstiklal Marşı ruhuna her zaman ihtiyacımız var demektir.

Birinci Dünya Savaşının sonunu hatırlayın. Her yer işgal altında, imparatorluk yıkılmış, bir avuç insan, varıyla–yoğuyla bir mücadele içinde, bütün cephelerden yorgun, bitkin, yılgın, aç ve perişan çıkmış olduğu dönemi bir hatırlayın… Türk Milletini yeniden ayağa kaldıran İstiklal Marşının ruhu olmuştur. Şimdi bu ruha her zamandan daha çok ihtiyacımız vardır. Zira hasta/öldü sanılan millet, bu ontolojik ruhla yeniden ayağa kalkmıştır.

İstiklal marşında bilinçli olarak söylenen “Korkma!” sözü bizim diriliş “amentümüz” dür.

Zira milletlerin en büyük zaafı korkularıdır. Herkes hayatta bir şekilde korkar ve korkularının esiri olarak yaşar. Bir milleti ileriye atılmaktan, inkişaf etmekten alıkoyan en önemli sebep kendi içinde taşıdığı korkularıdır. Korkularını yenenler muzaffer olurlar. Zaferler, korkularını yenmiş milletlerin işidir.

Bu sebeple, milletimizin üzerinde oynanan oyunlara karşı, dikkatli olmak ve milletin içinde taşıdığı korkuları atmak lazımdır. Özellikle milletimizin birbirinden korkmaması lazımdır. Türk’ü ve Kürt’ü birbirine karşı, devleti millete karşı, milleti devlete karşı, laiki İslamcıya, İslamcıyı laike karşı korkutmamak, böyle yapmaya çalışanların oyunlarını bozmak lazımdır. Ateşin közüne nefesle üfleyip yangın haline getirmemek, korkuları sürekli diri tutmamak ve bu felaketlere benzin taşımamak lazımdır.

Devlete “Milletten korkma!”, millete “Devletten korkma” , dışarıya dönük olarak ta “dünyaya hükmedenlerden korkma” denilmesi lazımdır.

Bana göre korkulacak asıl sosyal felaket/yıkıntı, “ahlâkî çöküntüdür” . Ahlak bir çöktü mü, tarihten silindin demektir…

Saydığımız bunca kavramın içi doldurulduğu müddetçe, yeryüzünde varoluşumuza engel olabilecek hiçbir güç olmayacaktır. Korkuları yendiğimiz sürece bu millet yeryüzünde ebediyen yaşamaya devam edecektir.

Diğer yandan bu topraklar üzerinde yaşayan bütün unsurlar bir araya gelir, var olma azmini sürdürür ve İstiklal marşı ruhuna sahip olursak, kurtuluş ve özgürlüğümüz devam edecektir.

Fakat üzülerek söylemeliyim ki, ne zaman Batı hayranlığına düşmüşsek, o zaman hem düşmandan korkar ve hem de birbirimizden korkar olmuşuz. Çünkü Batı Kültürünün birleştirici bir tarafı yoktur. Orada bireysellik ve çıkarcılık vardır. Bizler de o değersiz değerlere sarıldıkça, kendi değerlerimizi inkar etmişizdir. Kanaatim odur ki, bunu ortadan kaldırmanın tek yolu, İstiklal Marşı ruhuna dönmekten geçer.

Akif, o kadar hassastır ki, İstiklal mücadelesinin Manifestosu diyebileceğimiz şiirinde “Türk” kelimesini bile kullanmaktan imtina eder. Çünkü Türk kelimesi tek başına “millet” kavramını karşılamaz. Millet anlayışı, “İmparatorluk milleti” anlayışıdır. Bundan dolayı millet çok daha geniş bir alanı kapsar.

Bilindiği gibi İmparatorluklarda etnik kökenler birden çoktur,  birbirleriyle kaynaşmıştır ve diğerlerini rahatsız etmemek esastır. Yoksa imparatorluğun birliği bozulur, çatışmalar olur.

Bu sebeple “Millet” tabirinin kullanılması çok daha gereklidir. Çünkü Millet kavramı, 1000 yıllık süreçte oluşmuş bir markadır. Millet denildiğinde bütün unsurlar kendini bu kavramın içinde bulur. “Milletimiz” dediğiniz zaman Kürt, Türk, Çerkez, Laz, Arap vs. bütün etnik unsurlar kendilerini bunun içinde görür.

Bakın, tarih boyu Türk diyenler Türklüğünü, Kürt diyenler Kürtlüğünü, Arap diyenler Araplığını kaybetmişlerdir.

Düşmanın amacı ne Türk, ne Kürt ve ne de Araptır. Onun bir derdi vardır. Kendi yaşam alanını geniş tutmak… O da:

Böl, parçala ve yut” Politikasıdır.

Ey Millet Evladı uyan! Arandaki tefrikayı kaldır! Korkularını gider! Birbirine olan güvenini tazele! Geleceğe bak! Kardeş ol!

Mahmut AKYOL

Yorum

You must be logged in to post a comment Login

Yorum yazın...