Son Dakika
08 Haziran 2023 Perşembe
30 Aralık 2016 Cuma, 00:36
Mesut Acet
Mesut Acet mesutacet@gmail.com Tüm Yazılar

HAYATTAN ZEVK ALDIĞIN HİÇ BİR ŞEYİ ERTELEME HAYATINA RENK VER

Yeni bir yıla girerken sevgi ve barış diliyorum. Savaşların

, acıların ve felaketlerin, geçip giden koca bir yıl gibi geride kalması umuduyla, her şeyin gönlünüzce olmasını diler, tüm beklentilerinizin gerçekleşmesini temennisiyle, hayattan zevk aldığınız hiçbir şeyi ertelemeden, çok güzel ve renkli bir hayat yaşamanızı dilerim.

Hayatı yaşamak istiyorsan kendini erteleme. …

“Kendi önümüze koyduğumuz engellerin farkında mıyız? Bizi engelleyen şey nedir ya da neler bizim için engel oluşturuyor? Çok mu yaşlıyız mesela? Biliyor musunuz ki Mimar Sinan (Koca Mimâr Sinan Ağa ‘Sinaneddin Yusuf – Abdulmennan oğlu Sinan, Osmanlı baş mimarı, 1489-1588) kalfalık dönemi eseri olarak tanımladığı Süleymaniye Camii’nin inşaatını bitirdiğinde yetmiş  yaşını geçmişti. “Ustalık eserimdir” dediği Selimiye Camii’ni bitirdiğinde ise yaşı seksen yedi olmuştu.

Eski Roma’da döneminin en büyük devlet adamı ve hukukçusu olarak tanınan Cato (Marcus Porcius Cato, (MÖ 234-MÖ149) Romalı devlet adamı, hukukçu, hatip) Yunancayı öğrendiğinde tam seksen yaşındaydı.

Eyüp Sultan Hazretleri  İslam ordularıyla İstanbul’a geldiğinde 90 yaşındaydı.

Satchel Paige’in (1906-1982 Amerikan beysbolcusu) muhteşem sözünde dediği gibi:

“Kaç yaşında olduğunuzu bilmeseniz, kaç yaşında olurdunuz?”

“Aslında kabul etmek gerekir ki gerçekten de hissettiğimiz yaştayız. Ya da yapmak istediklerimiz ne kadar çoksa o kadar genciz. Çünkü yapabilmek için daha çok zamana ihtiyacımız olacak demektir.

Eğer aklımız, beynimiz, ruhumuz, kalbimiz hayaller kuruyorsa, bunları gerçekleştirmek için gereken enerjimiz de vardır. Belki sadece biraz inanca ihtiyacımız olabilir. Bu inanç ise başkaları tarafından bize bir altın tepside sunulmaz.

Önce kendimiz kendimize inanmak zorundayız. Ve her ne yapacaksak yapalım, önce kendimiz için yapmak, kendimizi mutlu etmek üzere yapmaktır doğru olan.

Biz mutlu olmazsak ya da başkalarına kendimizi beğendirmek için uğraşmak üzere çabalıyorsak, bu kimseye yararı olmayacak boşa harcanan bir emektir sadece.

Düşünün ki kim bilir ne hayalleriniz vardı ya da hala ne hayaller kuruyorsunuz? Bunlar sadece hayal olarak aklınızı bir köşesinden gelip geçen sıradan ya da olamayacak hevesler midir yoksa mutlaka bir gün yapmak istediğiniz, gerçekleşeceğine canı gönülden inandığınız hayaller midir? Ne türde olduğuna sadece siz karar verebilirsiniz. Gerçekleşmesi de sizin elinizde.

Kendiniz için neler yapabilirsiniz ve ne zaman yapmaya başlayacaksınız? Daha ne kadar erteleyeceksiniz?

Ertelerken geçiyor zaman, ömür bitiyor.  Yarına dair umut tazelerken, öbür güne yeni istekler iliştiriyoruz.  Hep bir koşuşturmaca,  kendi hızımıza yetişemiyoruz.

Dönüp bakınca ardımıza, sevdiklerimize zaman ayıramadığımızı, çocuklarımızla çocuk olamadığımızı, yakınındayken bile anne babaya hasret kaldığımızı, hatta kendimize bile zaman ayıramadığımızı,  erteledikçe ertelediğimizi fark ediyoruz.

Nefes alıp vermek için yaşıyoruz. Ağlasak da, yalvarsak da tüm hızıyla geçiyor zaman…

Hâlâ ‘Bir gün yapacağım’ diyorsanız unutmayın ki yarın bundan sonraki hayatınızın ilk günü.’

Zaman gerçekten akıp gidiyor, tek gerçek ‘içinde bulunduğumuz şu an’! Geçmişi sırtımıza yük edip, yaşayabileceğimizin hiçbir garantisi olmayan yarınları hesaplayarak en gerçek, en değerli anlarımızı boşa geçiriyoruz. Bulunduğumuz an ve içinde yaşadığımız gün, en gerçek, en değerli! Bunu unutmayalım.

Hayat kendi değerinin farkında olduğun anda başlar

Hepimiz hayalleri ve hayattan büyük beklentileri vardır.  Bir şeylerin olması için hep dua ederiz. Ancak çoğumuz, bunlar sanki biz oturduğumuz yerdeyken gerçekleşecekmiş ya da, bize kendiliğinden hediye edilecekmiş gibi sadece hayıflanarak, para, zaman v.s. gibi şeyleri bahane eder, o hayalleri gerçekleştirenleri uzaktan izleyip, üzülmek dışında hiçbir şey yapmayız. Evet, isteğin için bir şey yapmıyorsan onu gerçekten istemiyorsun demektir. Ancak onun gerçekleşmemesi seni üzüyorsa ve gerçekten çok istiyorsan onun sana gelmesi için çaba göstermelisin.

Hayat yaşamayı sevdiğinde başlar

Şüphesiz ki  bu hayattaki duyguların en temeli, en saf ve en yalın hali, ‘Sevgi’dir. Öyle ki bu duygu, asla tükenmez, kendini yeniler, besler ve beslendikçe de olgunlaşır. Ve onu saklamak yerine ortaya çıkardıkça, paylaştıkça çoğalır ve sevgi, şüphesiz en güçlü silahtır. Çünkü onun iyileştiremeyeceği, üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey yoktur. Bu duygu sadece bir insana değil, bir çiçeğe, böceğe, denize, ormana, buluta, ağaca yaşamın kendisine bile olabilir, sadece sevin ve gerçekten sevmeyi bilin! Aslında çok da uzatmaya gerek yok, Mevlâna;

“Ey Aşık !

 Korkma sev.

 Öldüğün yerde değil, dirildiğin yerde sev.

 Sana mana katanı sev.

 İki iken bir olabileceğini sev.

 Ona sahip çıkamam diye korkma; ikinize de sahip çıkan var nasıl olsa” diyor.

Unutma! Başka bir hayatın daha olmayacak!

Ne kadar klasik olursa olsun, aklımızdan çıkmaması gereken cümlelerinden biridir: Bu dünyaya bir kere daha gelmeyeceksin. Bu yüzden hayatının ve kendinin kıymetini bil. Neye üzüleceğini neye sevineceğini bile insan, bazı durumlarda kendi seçer, mesela biri için üzülüyorsan onun için gerçekten değer mi, diye düşün? Ve unutma, hayatını anlamlı kılacak olan yine sensin ve zaman akıp giderken karşına gelen fırsatları gör, cesur ol ve tadını çıkarmaya bak, acısıyla, derdiyle, mutluluğu ile bu hayat senin!

Zamanı, yapamayacağımızı şeyleri istemekle geçirdiğimiz söylenir. Oysa gücümüz tüm zamanları zorlar. Yeter ki kendimize ve gücümüze inanalım.

Sadece, kalbine ve aklına yatan hayatı yaşamakla sorumlusun.

 

Yeni bir yıla girerken sevgi ve barış diliyorum. Savaşların, acıların ve felaketlerin, geçip giden koca bir yıl gibi geride kalması umuduyla, her şeyin gönlünüzce olmasını diler, tüm beklentilerinizin gerçekleşmesini temennisiyle, hayattan zevk aldığınız hiçbir şeyi ertelemeden, çok güzel ve renkli bir hayat yaşamanızı dilerim.

You must be logged in to post a comment Login

Yorum yazın...